26 Şubat 2012 Pazar

Denizkizi {Deniz'in} keyfi

















Ne diyebilirim ki...
Deniz Dogruyol'u bir arkadasim vasitasi ile tanidim...
"Harika bir kiz, harika bir sanatci, tam senin havanda..." demislerdi bana...
Bir gun baktim Bebekte atolyesi ve evindeyim...
Diger gun... gel su bizim {a-la-Mo} TV projesinin cekimine gel dedim....
Sonra bir baktik ki... bir ruh ortakligi yasaniyor bilincsizce...
Iste Ispati...
Benim kelimelere dokemiyecegim Balik Keyfini...
Cesme askimi...
Ve olesiye sevdigim denizi... gelin Deniz'den okuyun...
Bence MUKEMMEL!




"İzmirli olmamdanmıdır
Adım Deniz diye mi ?
yoksa Babam Denizci olduğu içinmi
Deniz Gören yerde büyümüşlüğün verdiği,
Çocukluğumdan beri Çeşme aşığı olmam da eklenince 
Ben Denizden ne çıksa yerim diyenlerdenim...
hatta abartıp sadece deniz ürünleri ile beslenebilirim.
aslında yemekle arası olanlardan değilim
Tatlıya olan tutkum dışında :( 
ege sofrası hayali 
sofradaki uzun sohpetler
keyifli keyifli esen rüzgarla birlikte 
dışınız kadar içinizi de ürperten ...
hayattan kareler benim için yemek yemek aslında
yani ben harika ege sofralarının sohpetle birleşmiş keyfine yemek diyorum.
sohpetsiz yemek olmasın, yemeksiz sohpet olmasın gibi birşey ...
o sofraya oturdunmu uzun uzuzn oturacaksın
yazsa eğer hatta güneş batmadan hafiften başlayıp 
geceyarılarına kadar sürsünn kahkahalarla...
bütün anılar dökülsün masaya 
rüzgar hafif hafif eserken bir şal isteyelim garsondan...

bu arada birazda mekandan bahsedelim
 tam ege usulu balıkçı
ayaklar kumda , inceden bir ışık tepeden
köy kahve sandalyeleri, masa örtüüsü yerine kağıtlar var ama çok şık:) bu arada masa kağıdına değinicem sonra:)
dalgaların sesi Taju okanın sesi ile karışmış.
öyle masaya garson gelip herkezin tabağına dağıtmıyor mezeleri,
ortaya koyuyor,zengin dursun bırakın sofra:)
herkez ortadan alsın istediği kadar.
bu kadar ciddi olmaya gerek yok balık restoranında.
balık kültürü bence rahatlıktan geçer,
denizden geçen herşey rahatlık hissi verir çünkü insana
dolayısı ile ben İstanbul'daki çoğu balıkçıyı bu yüzden anlayamam
sevdiğim birkaç balıkçı dışında 
hepsini gereksiz ciddi bulurum laf aramızda:)

Derken yemekler gelsin yavaş yavaş
harika otların konuştuğu aparetifler
bol yoğurtlu mezeler, patlıcan,kabak,havuç ezmesi
yemyeşil taptaze sebzelerden yapılmış bol rokalı salatalar
yanında denizin binbir harika mahsülleri başlangıç ara sıcak ne varsa
ızgara kalamar, mümkünse bacaklarından olsun
ızgara karides
bir de dipdiri etli, ızgarada pişmiş orta boy bir böceği (ıstakoz) ellerimle en ince ayrıntısına kadar kırarrak yersem
eh saatı 10:30 yaptık...
hani güneş batmadan başlamıştık ya yemeğe.
şimdi artık hafif  bir ızgara levrek veya çıpra veya zamanı ise tırança yiyelim üzerine
yanında yudum yudum keyifle içine rakı ile beraber...
hayat sevdiklerinle keyifle yenilen edilen sohpetlerden ibaret asında
daha ne isterki insan şu resmin dışında...
masaya konulan kağıtlara değineceğimi söylemiştim;
saat ilerledikçe en büyük keyfim;
tabi ki sanatımı konuşturma zamanı,
masa daki kağıt adına olan herşeyle masa kagıdı da dahil, peçete de olabilir., 
çiçek yapıp önce kendi kulağımın kenarına takılır 
sonra arkadaşlarımın siparişlerine geçilir.
kağıttan kuş ,böcek , çiçek
artık o an siparişleri ne ise talebe göre değişiyor.
Siparişler o masa üzerindeki kağıt adına her mazleme kullanılarak yapılır kendilerine anında teslim edilir.
Deniz My Paper Art her zaman her yerde her şartta ve her saatte kağıttan hayalinizi  yaratmaya hazır:)
evet artık siparişleride teslim ettikten sonra kahve ve ayva tatlısına geçebiliriz.
saati 1 yaptıktan sonra keyif Doruk noktasına ulaşmıştır artık.
şarkılar hafiften mırıldanmaya başlanır, kalakası gelmez insanın
hertürlü doygunluk yaşanır o an yüreklerde, gözlerde harika bir parıltı...
ve hayatın harika bir sahnesidir  işte tam o an
sadece karınlar değil ruhlar da doymuştur çünkü.
o yüzden hep derim sohpetsiz yemek yemeyelim:)
muhabbetidir yemeğin tuzu biberi...
Denizden  bir tavsiye çeşmeye yolunuz düşerse ıldır ada balık, çiftlik köy  langusta mutlaka gidiniz.


şuan uçağa atlayıp çeşmeye gidebilirm.
bu yazıyı yazarken ben yaşadım bu gece"

21 Şubat 2012 Salı

Stilize Somon Kofteleri





Sevgili arkadasim Eric ve ben yuzeyde cok farkli gibi gorunsekte, aslinda derine inildiginde epey benzer yanlarimizin oldugu soylenebilir…
Unlulerin moda stilisti, medya ve magazinleri basarisiyla susleyen, bu arkadasimla paylastigim tutkulardan bazilari: babalik askimiz, moda, gunes, dedikodu, Starbucks, kol saatleri, yemek, pisirmek ve de tabi ki yemektir.
Yedi yil kadar once bu Somon koftelerini ilk defa tattigimdan beri tadi damagimda kalmisti…
Eric bana her zaman “Deli Turk” adiyla hitap etmistir… Zira kendisi Turk asilli Yahudi bir anneanne ve anne tarafindan yetistirildiginden… soyunda Turk olmasi ile cok ovunur…
Gelin onun kaleminden bu Altin Kizlari ve yemek hatiralarini hep birlikte okuyalim…
{Hayalinizde  Rego Park, Queens, New York, 1970’i canlandirin…
Bizler o zamanin luks adlandirildigi 2 yatak odali, 6 katli bir binanin, 2ci katindaki dairemizde yasiyorduk.
Luks diyorum zira kapida kapicimiz/bekcimiz vardi…
Mutfagimiz cocuklugumda moda ve yemek dunyasinin birlestigi bir odak noktasi idi gozlemlerimde. Zira cocukluk yillarimi o mutfakta annem ve anneannemle gecirdim.

Onlar gecmisin Castoria’yasindan , Turktuler… ve Turk musevilerinin konustuklari Ladino, denilen bir Ispanyolca, Turkce ve Rumca karisimi bir lisan konusuyorlardi.
Kulagima yabanci gelen bu deli lisanda butun gun komsu ev kadinlarini cekistirip, ozellikle ne kadar kotu anne olduklarini ve ne kadar rukus giyindiklerinden yakinirlardi…
Herhangi bir gunde o mutfak sigara dumanlari ile kapli ve tava kokusunun da karistigi bir ocak onunde hayatin gectigi bir ana merkezdi.
O minicik mutfagin ozellikle dini bayramlarda nasil bir Sefarad Ordusunu doyurabilirdigine sasardiniz…
Yapilan yemeklerin listesi sonsuzken, cogunun isminin nasil telafuz edildigini bile cozemezdim kucukken…
Biber dolmalari, salatalar, limonlu corbalar, lahana dolmalari, pilav cesitleri, bamya, Rum yemekleri,
kuzu, patlican ve herzaman bir tencrere domatesli kabak bastisi kaynardi.
Tek bildigim hepsi birbirinden daha lezzizdi…
Annem o zamanlarin guzeller guzeli, sacini haftada iki kez, Bonwit Tellers denilen sik magzanin berberinde taratirdi.

Cumartesi sabahlari elimizde aktrist Marilyn McCoo’nun resmi ile berbere gider…
Sacini aynen onun gibi karavel kivirtirirdik…
Berber buyuk bir ustalikla sacina birde beyaz Pucci esarbindan bir bant yapardi…. Iste o zaman annecigim beyaz Pucci mink kurku ile Cumartesi gecesi cikmaya hazir ve nazir olurdu…
Her Cumartesi bu esarbin rengi o gecenin kiyafetine uygun secilirdi…
Kadin her zaman kusursuz giyinir, saci ve basi hep 100%.
Annemi topuksuz veya makyajsiz gordugumu hatirlamiyorum aslinda… Annesi de aynen oyle idi…
Onun saci ise herzaman kocaman bir yumurta sarisi gibi kalip gibi basinda sanki 1 metre bir yukseklik teskil ederdi.
Annem homoseksuel oldugumu sanirim icten ice herzaman bildiginden beni yanindan ayirmaz ve pisirdigi her yemegi bana tek tek ogretirdi.
Sanirim babamin bana futbol ogretmeye yeltenip, o sirada bir yerimi kiracagimdan ya da olecegimden korkuyordu…
Beni o garip Ispanyolca ile "Flaka" (ciliz kiz) diye cagirir ve bana tapardi.
Bu tarif Somon Koftesi, herzaman masamizda olan, ve cocuklugumdan beri yapmayi bildigim bir yemektir.
Her bayramda ve seyranda yapilan bu yemek evimizi les gibi kokuturdu.
Umarim bu yemegi yaparken annemi, sigaralarini, kufurlerini, ve giydigi cok sik Halston kiyafetini dusunursunuz…Annem bir pirlanta idi.}

Arlene Confino Stern

{Laf aramizda Eric’te oyledir}

Eric Stern’un Somon Kofteleri

(Kac tane cikacagini bilmiyorum… harci bitene kadar yapin iste???)

4 Sockeye Somon Büyük Konserve
2 Büyük İspanyol Soğan
Progresso İtalyan Ekmek Tozu (goz karari)
2 Tbs. kereviz tohumu
Kosher Tuz
karabiber
4 büyük yumurta
kanola Yağı

{Somon konserveleri açın ve dikkatli bir şekilde tek elinizle parcalayin ve kilciklarini mümkün olduğu kadar temizleyin.
Bence herhangi bir cins somon olabilir. Bir kaba koyun.
Soganlari zar gibi dograyin ve ekleyin. Sonra yumurtalari ekleyip kofte kiymasi gibi az boraz yogurun. Tuzunu zevkinize gore ekleyin… Ve yavas yavas ekmek tozu yada galeta unu ekleyin. Kereviz tohumunu ekleyin ve karabiber ile çok cömert olun.

Kanola yağında her iki tarafini guzelce kızartın. Tavsiyem buyuk derin bir tavayi cok yagla doldurmaniz… Kizartma bitincede kagit havlu ile kapli bir tabakta dinlendirin ki kagit biraz yagini ceksin… Tabi o arada sicakken biraz tuz daha eklemek gerekebilr…

Gorevlerini bilen bir Sefarad Yahudisi olarak hamursuz bayramlarinda bunu hamursuz unu ilede yaptigim olmustur…
Dedigim gibi bunlar benim icin aile yadigaridir… ama uyariyorum eviniz gunlerce kokabilir… Isterseniz disarida mangalda yapin…. Ya da camlarinizi sonuna kadar acin…

Afiyet olsun…}

Eline saglik Eric! {Deli Amerikali Turk seni}

13 Şubat 2012 Pazartesi

Sevil, Sevgiler Gunu ve Cocuklugum...
























Bes veya alti yasindaydim tanidigimda seni degil mi?
Eve okuldan mi donmustum ne?
Ya da hafta sonu baba evi ziyaretinden gelmisimdir...
Bir baktim salonda ki koltukta sarisin bir bomba...
Micro mini bir etek...
Masum bir tebessum...
Kimdin acaba?
Tanistirildik sonradan Dayim Yusuf'un kiz arkadasiymissin...
Her neyse bir sonraki hatirladiklarim...
Yesilkoyde aileni ziyaretimiz...
Ahsap bahceli bir ev...
Kediler... Annen ve baban...Meral abla...
Sisli apartmanindan farkli ama sicak bir ortam...
Nisan ...Askerlik... Ankara...
Sohbetler gelisiyor, sanki aramizda 15'e yakin yas farki yok gibi...
Ben senin dertlerini dinliyorum...
Sen ise benimkileri dinlemeden anliyorsun...
Dugunu hatirliyorum...
Beyoglu evlendirme dairesinde...
Tarabya Kosem Restaurant'in ikinci katindaki davettte tek cocuk benim...
Havamdan gecilmiyor...
Beyler Sampanya ictim...
Basim donuyor...
Hayatim 6- 16 yaslarim arasinda tropik bir adanin iklimi gibi...
Bazen sicak, iliman ve guzel...
Bazen de etrafimda firtinalar kopuyor...
Sen bunlari hissediyorsun...
Zira cok dokunaklisin...
Acaba o yuzden mi Subat tatillerimi sizinle Yesilkoy'de gecirmeye basladim...
O gunlerde Yesilkoy pazari'ni gezerdik,
Haftasonu gazetesini ve bir suru aktualite dergisini haril haril okurduk, cayimizi yudumlardik...
Aksam ne yemek yenilecegini hazirlardik...
Senin de yemek hazirlamak, birilerini doyurmak, ve doyasiya yemek yemek zevkin hep vardi...
Hele makarna cinsi biseyler olursa...
Ya da tuzlu can erigi...
Iste o gunlerin birinde benim tek bildigim yemegi daha dogrusu tatliyi yaptim sizin icin...
Kucuktum yahu ya 10 ya 11 yasinda...
"Krem Karamel"
Dusunuyorumda, o kadar yemek bilgin, okumuslugun ve ustatligina ragmen ....
O krem karamel'i niye yaptirdin bana...
Acaba kendi oz guvenim ortaya ciksin diye mi? Icimdeki yaraticiligi ortaya dokeyim diye mi? Ortaklik hissine kapilayim diye mi?
Olabilir zira o kadar ince idin...
Yillar gecti anne oldun 2 kez ama 3 kisiye...
Ben de delikanli oldum takildim arkadaslarima...
Araya sonra ulkeler, okyanuslar girdi...
Cok seyler degisti...
Bazi seyler hic degismedi...
Bende baba oldum... 2 kez 2 kisiye...
Halen bana "kucuk arkadasim" diyorsun...
47 oldum...
Sacim basim beyaz...ve kel!
Ama Yenge, sessizce arka ciktigin, korudugun, anladigin, dinledigin, ve paylastigin her an,
beni ben yapan bir hayat detayi olarak kalcak...
Bugun neden, niye, nasil...keske demeden...
Bellegimizde o anilar sicacik...
Yanik karamel gibi tatli ve aci...
Hayat gibi aci ve tatli...
Adin Sevil...
Bugun sevgililer gunu...
Ve senin dogum gunun...


Sevgili yalniz romantik anlamda kullanilmamali aslinda....
hepimizin sevgilileri olmustur...
bir tane veya bin bir tane...
Maksat kimin ruhu kime degmis...
Kim kimi farkli kilmis...
Sen beni farkli kildin...
Tessekur ediyorum...

Tum birbirini sevenlere.... Iyi bir "Sevgililer Gunu" diliyorum....

{KREM KARAMEL}

Malzemeler:
Krem için:
6 adet yumurta
1 su bardağı toz şeker
1 paket vanilya
1 litre süt
Karamel için:
1 su bardağı şeker
6-7 yemek kaşığı su
Yapılışı:
Öncelikle küçük bir teflon tavaya karamel için şeker ve su konur. Tava ocağın büyük gözüne yerleştirilir ve yüksek ateşte şeker suyunu çekip rengi koyulaşana kadar pişirilir.
Dikkat edilmesi gereken karamelin rengi çok koyulaşmadan ocaktan almaktır, çünkü siz farketmeden karamel yanabilir. Ocaktan alınan akışkan karamel hiç vakit kaybetmeden kaplara eşit olarak dağıtılır. (Soğurutsanız karamel kristalleşir ve akmaz)
Derin ve geniş bir kapta oda sıcaklığında yumurtalar ve şeker yoğunlaşana ve köpürene kadar çırpılır, içine 1 paket vanilya ilave edilir ve 2 dk. daha çırpmaya devam edilir. Yumurtalı karışıma süt eklenerek ve yüksek devirde çırpma işlemine 3-4 dk. devam edilir.
Mikser kullandığınız için yumurtalar aşırı şekilde kabaracak (Aman bu ne biçim tarif 50 kişilik krem karamel çıkar bundan demeyin :) ) Üzerinde biriken köpükleri sıvı karışım görünene ve köpük tamamen temizlenene kadar kepçe ile alın.
Karamel koyduğunuz kaplara bölüştütün. Fırını 175 dereceye ayarlayın ve ısıtın, ocakta su kaynatın. Borcam yada başka bir fırın kabına karamel kaplarını yerleştirin. Sıcak suyu borcama kapların yarısına gelecek şekilde dökün ve fırına verin. Üzerileri kızarana kadar pişirin.
Kaplarından çıkartarak ılınmasını bekleyin ve buzdolabına alın. Yaklaşık 12 saat dinlendirdikten sonra servis yapın.

12 Şubat 2012 Pazar

a-la-mo 'yu seviyom....


{ a-la-mo} blog notes...
hepinizi seviyor...


sanal masamiza katilin...
yorumlarinizi yollayin ...
tariflerinizi ve hikayelerinizi...
yeni camiamizin bir parcasi olun..
sohbetimize katilin...
sadece bir tiklama ile...
 { a-la-mo}

7 Şubat 2012 Salı

New York'lu Modaci Dragon...






Gecenlerde hafta sonumu arkadasim Vern ile NY’ta,
Cin isi Japon isi bir tema ile, Dragon yılina girerek gecirdim. Hatta bunu Cin Mahallesine ayak basmadan becerebildik…
Once meshur Grand Central tren istasyonunun merkez saatinin onunde bulustuk, sonrada Mansfield hotelinin
# 1107 ‘lu dairesine kapagi attik…

Haftanin yorgunlugunu atmak icin bir kac yudum Johnny Walker Black & bir guzel kaya tuzlu, karamelli, bitter bir cikolota… tam agzima layik bir baslangicti.

Bunun zevkini asil birde Monsieur Depardieu.“My Afternoons with Marqueritte” (“la tete en friche”)
isimli filmini izleyerek cikardik…
Bu guzel sade film, rastlantilar,
Insani sefkat, ve duygu dolu bir
filmdi…
Boylece hafta sonu Zen bir sekilde baslamis oldu….



Cuma gecesi ilk duragimiz olan, kucuk bir Vietnam lokantasi O'mai ya gittik. Lokanta kucucuk, ama nedense o mutfaktan cikan yemekler inanilmaz lezzette buyuktu…

Ilk once Vietnam boregi, arkasindan Izgara karides, bir nefasetti…(Her ne kadar garsonumuz yanlis bir yemek gitirdiysede… ZEN olduk dedim ya….. kizamadik…)

Arkasindan nar gibi cevrilmis bir ordek, Yasemin pirinci, ve asil gecenin A-solist’i tertemiz bir sote "bok choy" (cin lahanasi idi)…

Vallahi oriental lokantalarda tatli yenilmez kardesim… O yuzden biz en iyisi bir dondurma yiyelim dedik… Ve Google sayesinde baska bir sevdigim Grom ismli gelatocuya dogru kosar adimlarla ilerledik…
(West Village mintikasinda…).

Samfistikli bu gelato kabin icinde sunulan bir mutluluk diyebilirim…
Kadife krema dokusu, yanik fistigi ile… Inanin Maras dondurmasini aratmiyor… ( her ne kadar Suriye sam fistigi diye tanitilsada… bu herifler bu tarifi bizden calmis olsalar gerek!) Bu mutluluk boyda ufak, pahada agirdi ama degerdi…

Cumartesi gecesi ise, 32inci sokaktaki Kore Lokantalarindan birine giriverdik… Arkadasim Vern daha once bu milletin Izgara sanatiyla tanisik degildi…
Cesit cesit sigir,balik ve domuz etini kendi masamizda cizbiz usulu bir suru yan tursu, ve katikla salata yapraklarina sarip sarmalayip guzel bir ziyafet cektik…

Arkasindan da hafta sonunun temasina sadik kalip birde Yimou Zhang’in “The Flowers of War”... filmini gormeye sinemaya zor yetistik…

Iste burada “her gulun bir dikeni” oldugunu hatirladim… Zira Oscarli aktor Christian Bale’in ilk sahnealmasindan itibaren garip baslayan bu film, zayiftan ote kotu idi…Eski yesilcam filmlerini aratmiyacak bir tempoda sacma sapan ilerleyen konu… Nanking’deki katliamlari bile izlenmesi komik bir hale sokmustu.

Pazar kahvaltisi ve geleneksel New York Times gazetesi ile hafta sonunun yorgunlugunu “Le Pain Quotidien’in, Central Park West subesinde surdurduk….
Tabi ki garsonumuz Cinli genc bir bayandi… Tesadufler var midir? Yok mudur? Sizler karar verin artik…

Kahvaltinin kalorilerini karla ortulmus Central parkta yapilan bir yuruyus ve sohbet ile atmaya calistik… Yuruyusumuzun devamini New york’un en sik buyuk dukkanlarindan biri olan
Bergdorf Goodman’in vitrinlerini de dahil ederek, noktaladik…
Kagittan kesilmis Dragonlar bizim adeta yeni yilimizi kutluyarak goz kirpiyordu…


Iste biz de "Thelma & Louise" gibi, bu hafta sonumuzu maceralarla ama araba ve ucurumlardan uzak kutlayip, sag salim evlerimize Connecticut ve Floridaya donduk…

新年份 vern = "Iy yillar Vern!"

谢谢一个大的周末及合作写 = "Harika bir hafta sonu ve bu yaziyi yazmamda yardimlarin icin eksik olma”


Not:Vern HIV ve Göğüs Hastalıkları Klinik Araştırma Direktörüdur ... gunlerini yuzlerce binlerce insanin hayatini kurtararak gecisirir.



{ Sarmisakli ve Zencefilli Cin Lahanasi }

1 1 / 2 kg çok bebek (cüce) Çin lahanası, her birini uzunlamasına yarıya kesin

Tatlandırıcı sos: 

1 / 2 çay kaşığı şeker 

1 çorba kaşığı istiridye sosu 

1 çay kaşığı balık sosu 

1 1 / 2 çay kaşığı kanola yağı veya susam yağı 

2 çay kaşığı su
1 1 / 2 yemek kaşığı kanola yağı 

2 çay kaşığı doğranmış taze zencefil 
ince doğranmış
1 diş sarımsak, 

1 1 / 2 tatlı kaşığı mısır nişastası
2 çay kaşığı su ile karıştırılarak

1. Bir tencerede su kaynatın getirin ve Çin lahanası ekleyin.Su kaynatmak için döndüğünde, sebzeler yumuşayana kadar sadece bir dakika pişirin. Suyunu süzün, soğuk su ile yıkayın ve bir kenara koyun.

2. Sos malzemelerini birleştirin. Tat ve herhangi bir ayarlama gerekiyordu yapin. (Lahananin tuzlu-tatlı bir tadı vardir). Kenara koyun.

3. Wok veya geniş bir tavada orta ateşte ısıtın.Yağ, zencefil ve sarımsak ekleyin. Yaklasik 30 ila 45 saniye süreyle pişirin. Çin lahanası, yaklaşık 2 dakika pişirin. Orta-yüksek ısıda kaldırın, lezzet sosu ekleyin ve sebzeleri de katin, karıştırarak, bir kaç dakika ya da pişirmin .

 4.Sebze eklemeden önce mısır nişastası ile biraz pihtilik verin. 30 saniye parlaklik belirene kadar pisirin. Bir servis tabağına aktarın ve hemen servis yapın.

Tadını çıkarın!

MO