25 Mart 2012 Pazar

Canli Tarihcem, 4 nesil, ayni yemek!





Kendime ince belli'de bir bardak cay koydum, bir de agac cilekli bir turtadan bir dilim kestim…
Oturdum yaziyorum…
Bu haftaki yazar konugumuz Mirey Karaso kimdir? Neyin nesidir? Nasil tanirim gibi? basliyalim mi?
Saniyorum 70’li 80’li yillarda Buyukada’da herhalde ilk kez gormusumdur kendisini…
Zira kizkardesi ile adamizin ender kizil sacli hatunlarindan biriydiler kendileri…
Sonra 80’li yillarda arkadas ve aile toplulugunda bir La Bobbonniere nikah sekeri firtinasi esmisti… (Bunun da onun sirketi oldugunu biliyordum...)
Bir sonraki dusuncem ise 2000’li yillarda onunla USA’nin Dallas sehrinde karsilasmamiz olmustur. Zira ayni Davetler ve Eglenceler Konferansina misafir idik…
Sohbetlerimiz yaraticilik, ve yapimcilik arasinda gitti geldi…megerse o da beni takip ediyormus.
Bir sonraki sayfa ise Mirey’in dunyalar tatlisi kizi Lara’yi bana Stajer olarak yollamasi ile acildi…
Ve son yaprak ise 2011 yazinda canim kuzenim Elvan’in Kemer Country’deki kir dugunu yine Mirey’in basarili imzasini tasiyordu….
Artik bu yasam paralellerimiz tesaduf mudur? Degil midir? Onun kararini sizlere birakiyorum…
Tek bildigim bizim kulturel, rituelistik, ruhi, ve yemekle birlesen bir yoldasligimiz var…

Gelin onun kaleminden bu yolculuga birlikte cikalim:

“Moshiko… (Sepharad dilinde Mosecik!)
Beni her zaman orf ve ananelerim heycanlandirir…
Onlar sanki birer kacinilmaz mucize yaratirlar…
Kutlamalar dunya olali beri tekrar edilen harika vesilelerdir …
Ne sansliyim ki meslegim beni 30 yildir bu kutlamlarin bir parcasi haline soktu…
Yillarca once bir falci, benim bir onceki hayatimda Ingilterede cok renkli bir davet ve organizasyoncu oldugumu soylemisti…
Aman iki hayatimda da bunu basardimsa!!!
Bir daha ki sefere misafir olarak gelmek istiyorum bu muhtesem davetlere…
Saka ile karisik baslayan bu meslegim buyudu…
Ben de ayni zamanda  meslegimle buyudum…
Ve yuzlerce harika insanin ozel gunlerini paylasma imkani yasadim…
Birlikte gulduk, agladik, sevdik, dua ettik, yemek yedik ve sukur ettik…
Ben ayrica ozel ve farkli iki kulturumu birbirine katabildim…
Turk mutfagina, Sefarad Yahudi mutfagini katip bir hayat corbasi yarattim adeta…
Turkiye zaten bu uygarliklari icinde eriten bir kazandir..
Bundan yillar once bir yemek festivaline davet edilmistim…
Benim icin ozel olan bir yemek tarifi istendiginde hemen aklima, ninemin  “El Tapada de Berencena’si ” (Patilican Turtasi) gelmisti.
Juri icin yapilan tadim o kadar basarili gecmisti ki…. 
3 kere pisirmek zorunda kalmistim ayni yemegi…
Kucuk bir kizken, annemin bu yemegi yapisini hatirliyorum… hamuru nasil marifetle bir sanatci gibi isleyisini hayranlikla seyrederdim… Ne koku idi o Yarrabbim????
Herhafta sonu tekne ile cikilan gunluk yolculuklar ve pikniklerde, Kaptan Maurice’in rotasinda en az 15 kisi tikisirdik kabine…
O unutulmaz gunlerin tek vaz gecilmez tutkusu iste annemin bu Tapadasi idi….
Dusunursek bu yemek…. Taaa Selanik’te buyuk buyuk annelerimin mutfagindan, onluklu hali ile basliyan bu yolculuk, Istanbul’un merkezine annemin mutfagina, oradan da bugun benim sehir disinda koy mutfagima kadar bir yolculuk edebildi…. Bu iste benim icin CANLI TARIHCEM bir yerde… Eminim bunu kizim da bir gun mutfaginda surdurecektir…
Ve umarim sizlerde hepiniz bunu mutfaginizda denersiniz…
Yalniz simdiden uyariyorum… Bu enfes koku bayilmaniza yol acabilir… Zira o kadar bas dondurucu….

Yeyin, keyfini cikarin, sevin, ve sukur edin…”

{Tapada de Berencena} {The Eggplant Tart}.

1 su bardagi sivi yag
Yarim bardak sudan i parmak eksik su
1 tatli kasigi tuz
2 kasik kaser rende
Aldigi kadar un
Ic malzeme:
4 adet bostan patlican kozlenmis
200 gram kaser rende
Yag ,su ,tuz fikir fikir kaynatilir.(5 dakika)
Ates sondurdukten sonra un ve kaser katilir.
Hamur yumusak olarak toparlanir.
Ikiye bolunerek buzdolabina konur bekletilir.
Tart kalibi nin dibine biraz kaser rende serpilir
Uzerine yarim hamur  ince bir sekilde acilir...kenarlari tart kalibinin yuksekliginde yayilir.
Hamurun uzerine kaser rende serpilir...bu hamurun pisince kitir kitir olmasini saglar.
Icine patlican ,kaser karisimi dosenir.
Uzerine tekrar kalan hamur kapak olarak konur...
Bu ust hamur bir naylon uzerinde acilip ters cevrilir.
Ince uclu bir keskin bicak ile baklava seklinde kesilir.
Avucun icine biraz su konur ve hamurun uzerine serpilir...kaser serpilir.
Firinda uzeri kizarincaya kadar pisirilir.
1 saat minimum...Afiyetle yenir...

Mirey’e ulasmak icin tiklayin:

20 Mart 2012 Salı

Lahmacun 'un kokusunu takip ediyorum....




Arkadasim Vasken Kalayjian tam bir ronesans erkegi…O bir reklamci, marka danismani, baba, sanatkar, ruhi dusunur, asik ve romantik…
Seneler boyunca onunla yoga arkadasligi, komsuluk, reklam tasarimlari, sofra paylasimi yasadik…
Bloguma katilmasini isteyene kadar, baska bir tutku daha paylastigimizin farkinda degildim…
Megerse o da annesine daha lahmacun isterim diye yalvaran bir cocukmus….
(benim ilk ve orta okul yillarimda, annem lahmacunun kokusuna tahammul edemedigi halde beni  Nisantasindaki Kahraman Maras bufesine getirir… fakat beni disarida beklerdi….
O guzelim sogan, sarmisak, ve baharat kokulari benimse zevkten basimi dondururdu….olsa da yesem simdi….)
Gelin Vasken’in anilarini onun kaleminden (tuslarindan) okuyalim…:

“Lahmacun pesinde kosmam benim icin bir suru orta dogu medeniyetine anahtar olmustur… Zira seyahat ettigim ulkelerde yerel halk ile herzaman bir sohbet baslangicidir Lahmacun…
Bir kere Dubai’da taksi soforum, bana o inanilmaz gokdelenler ve siklik arasinda minik bir lokanta tarif etmisti. Ahcisi benim ailem gibi Aleppo’lu imis. (Suriye)… Bence orta dogunun mutfak damari olan ve 10,000 senelik gecmisi olan bu harika mutfagin esi yoktur.

Stockholm’da oldugum diger bir kez ise otel’imin Misir asilli kapicisindan yine Lubnanli bir lokantada harika bir Lahmacuun pesine dustum…( Inanin 3 gun her ogunde fume balik yemekten fenalik geciriyordum zaten.)

Benim icin yemegin kokusunu takip ederek yolculuk ayrica ruhumu yucelestiren, ve her yorenin insani ile kaynasabilmemi saglayan gercek bir tutku zaten.

Bundan birkac yil evvel kizlarim Lara ve Sevan ile Turkiye, Suriye ve Ermenistan yollarina dusmustuk… Zira onlarin koklerini tanimalariydi amacim.

Istanbul en sevdigim ilk 10 sehir arasindadir diyebilirim. Gerek Osmanli gerek a-la-Turka yemek tadi zaten benim Ermeni koklerimin tanidigi bir damak tadidir.

Bu seyahatimizde en romantik, cagdas ve sik yemegimizi kaldigimiz Ciragan Sarayindaki Tugra’da yedik. (Sagolsun Moshe’nin tavsiyesi uzerine.) Ziyafetimiz zaten zengin Osmanli dekoru, ruh oksayan klasik Turk muzigi, ve inanilmaz bogaz manzarasiyla inanilmaz bir baslangic yasatti… Kuzu Külbastı olsun,  Testi Kebab’I olsun, , Tuğra’nin modern ve klasik menusu Sultanlara layik idi. Kizlarim harika bir Turk sarabini devirirlerken ben tabi ki Raki’ya sadik kaldim. Yemegin sonunda "Macun" arabasi ve saticisi ile gece gercekten bir Binbirgece Masalina donustu.

Lahmacun, (Türk telaffuz: [lahmadʒun]) veya lahmajoun (Ermeni - Lahmadjun lahmaǰun) Arapça: لحم بعجين, lahm bi'ajīn, "hamur et", erken kaynaklandığı sanılan hazırlanmış bir besin maddesidirLevant Suriye mutfağı. Bu kıyma (baharat karıştırılarak en sık dana ve kuzu eti) ile tepesinde hamur yuvarlak, ince parça oluşur. Lahmajun genellikle servis edilir turşu, domates, biber, soğan, marul ve maydanoz veya kişniş dahil olmak üzere, sebze etrafında limon suyu serpilir ve sarılır

Diger bir aksam ise daha alcak gonullu bir macera icin Galata korusune yakin Hamdi Lokantasinda yedik…Ben tabi notumu yine Lahmacun ile verdim… Harika idi… Hatta uzerine patilcan salatasi bile koyudular… Inanilmazdi.
Kucuk bir oglanken, Aleppo’da annem lahmacunun icini /harcini hazirlar benim onu firina getirmemi isterdi… Tabiki cikmadan verilen en onemli ogut is…. “Gozunu firinci’dan ayirma idi”… Zira harclarin karismamasi, ve bir kismininda asirilmamasi idi konumuz.
Diger bir ogutte “Sakin sende yeme” idi…
Bir cocuga daha buyuk bir iskence olabilr miydi ki? O guzelim kokulu lahmacunu sicak sicak tasirken bir tadina bakmadan durabilir miydim ki? Kisacasi eve geldigimde annem benim sadece nefesimdeki kokudan lahmacunu goturdugumu anlar, gulumser ve zira birseycikler de demezdi…
Zira ben onun gozunun nuru, bebegi idim….”

Oldukça büyük bir Ermeni nüfusun olan Glendale, CA’da cok  iyi Lahmajun fırınlarıni ziyaret ettim.
Bize yakin ise:
New York’ta Ali Baba, 206 East 34th Street New York NY 10016 T: 212-683-9206 Harika.
CT’te ise Saray Türk Restaurant: 770 Campbell Avenue, West Haven, CT: 203-9.370.707

12 Mart 2012 Pazartesi

Zoe = Hayat { tilsimlara dikkat}



















Bu haftaki blog post’umuz yemekle ilgili degil aslinda… Ama yinede
dostlar, sohbetler ve ruhumuzu besleyen dakikalar konumuz...
Arkadaşım Doreen Birdsell; çok yetenekli bir fotoğrafçı ve yazar, tarafından sunulan bu hikayeyi cok seviyorum ...
Zira cok  {a-la-mo} bir denyim onun kaleminden dokulenler…
Tilsimlar ve hergun karsimiza cikan işaretler hakkında ... 
Ama gercekten dikkat ediyor muyuz? Bilemiyorum?
Umarim sizde benim kadar zevk alirsiniz:

      “ Bir gun Provincetown’daki han’imin dışıni süpürmem sırasında yerde bir köpek tasmasi fark ettim. Cok mesgul oldugum icin, etrafini supurup, almak zahmetinde bulunmadim. Zira sahibinin birazdan gelip tasmayi bulacagini umuyordum.

        Ertesi gün sonsuz yapilacaklar listeme dalmis giderken, sira yine on kapiyi supurmeye gelmisti. Bir de baktim ki tasma bu sefer disaridan, hemen sokaga cikan citin uzerine konmustu bu sefer…Inanamadim… Tasma artik kacinilmaz bir sekilde hayatima girmeye calisiyordu… Bu sefer umursamazlik edemedim….

Koyu mavi, tasmanin zaman akimindan veya hava etkenlerinden eskimis, ve parcanmis oldugu ortada idi.
Fakat nedense metal madalyon ve isim halen okunabilir vaziyettte idi… Kunyede belediye numarasi vede kopegin adi “Zoe” yazili idi…Ayrica sahibinin temas bilgisi ve telefonu da dahildi bilgilere.
Acikcasi bununla ugrasmaya vaktim yoktu… Bu davetli olmayan tasma bahce citinden ofisimdeki masamda yerini aldi. Iki gundur onunla ilgili hic birsey yapmasamda sanki gozumun icine bakiyordu.
Istenmeyerek yapilan bir suru islerimin listesine birde bu tasma eklenmisti artik.
Tasmanin sanki yalvaran ve beni durten bir enerjisi vardi.
Sonunda kunyenin uzerinde yazan numarayi cevirdim… ve telesekretere mesaj biraktim. Bu beni mutlu kildi zira artik gorevimi yapmistim ve konu kapanmisti.
Bir iki gun daha gecmisti. Artik tasma masamin ustunde dekoratif bir obje haline gelmisti. Zaman zaman bos bir animda, hatta gece yarisi ya gozume ya aklima takilan bir obje oluvermisti.
Ister istemez kendime sormaya basladim… Kimindi?Nereden gelmisti? Beni nasil bulmustu bu tasma?
Yine siradan bir sabah, isler ve telefon konusmalarinin sikligina kaptirmistim kendimi…. Birden ariyan ve tanimadigim bir adamin sesi ile kendime geldim.
 Adam “ birisi beni kayip bir tasma hakkinda aramis” dedi.
“Evet bendim…” “Cook sokagindaki han’in sahiplerinden biriyim…” “Birisi bulmus bizim citin ustune koymus, gitmis” dedim.
Cevap “Ben artik California’da yasiyorum. Ama eski numaram halen aktif. Mesajinizi yeni aldim….ve kulaklarima inanamadim” diyordu.
“Kopegim Zoe iki yil once oldu ve ben onun kullerini ve tasmasini iki yil once samandaralirin otesinde denize attim”dedi.
Cok sasirmistim zira bahsettigi nokta benim oldugum yerden 2 mil otede idi. Bu tasma nasil oldu da okyanustan taa bizim kapiya gelmisti?

“Bilemiyorum belki de martilar tasimislardir?’ diye cevap verdi adam.
“Cok sevindim buldugunuza…saniyorum bu Zoe’den bir mesaj bana.. Iyi oldugunu soylemek istiyor…. Onu cok dusunuyor ve ozluyorum”.
Aramizda bir suskunluk belirdi. Bu deneyimde benim icin yuzlerce mesaj, binlerce isaret vardi. Gunluk hayatimda surekli kosusturma icindeydim…
Devamli bir erteleme, onemli dakikalari gelecege birakmaktaydim.
Halbuki her zaman gereken bilgi ve deneyim burnumun altindaydi.
Ne zaman bu karsi koymak yerine kendimi akintiya birakip, Allah’in buyuk planina teslim olabilecektim?
Telefonu kapatinca, ilk is sozlugu acip Zoe’nin anlamina bakmak oldu.
“Zoe” rumca “Hayat” demekmis.
 Tasma halen bende duruyor… Hergun bu dersi hatirlamaya calisiyorum… Ve zoe bana yolladigi mesaj icin tessekur ediyorum… Bir gun onunla cennete tanistigimda ona ne kadar mutesekkir oldugumu soyliyecegim…"

Zoe Tanımı
  zoe {dzo-ay '} 
Güçlü Kullanıcı sözlüğü: Yunan Kökeni 
-Life 
- canlılık mülkiyetinde veya canlı olduğu bir tek devlet 
- her yaşayan ruh 
-Life 
- hayatın mutlak dolgunluk, temel ve etik hem de Allah'a aittir ve O'nun aracılığıyla 
- hayat gerçek ve hakiki, hatta Mesih'e tevekkül edenler, ve sonsuza dek sürecek bu dünyada bölümünde, Tanrı, mübarek ayrılmış aktif ve dinç bir yaşam.






4 Mart 2012 Pazar

Bedava Ziyafet?















Dan Woog icin ne diye bilirim ki:
Futbol koclugu, yazarligi, blog'u, insan haklari koruyuculugu ile enfes bir insan...
Gelin onun kaleminden bu yemek hikayesini okuyalim:
(Sagol Dan)




"Moshe’nin  harika  blogu birbirinden  tatmin edici yemek tarifleri ile dolu.
on yemek, ana yemek ve tatli ile ilgili hikayeler...
Hele o bok choy hikayesi gozlerimi yasartti. Duygular dolu dizgin serbest akip gidiyor...
Herkes sevdigi tarifi ekliyor...
Moshe benden de ayni seyi rica etti. Benimse bir suru kabilyetim var: yazarim, futbol kocuyum, gozlerim kapali Zork planetinde yururum...
Ama yemek yapmak marifetlerimin arasinda yer almaz dogrusu...
Ama bu sohbetlerin bir parcasi olamk ugruna veya hakikaten pisirmeyi bilen birileri beni evine yamege cagarir umudu ile, sizlerle en sevdigim yemek hikayemi paylasiyorum...
Bu aslinda Westport civarinda bedavi yemek numunesi bulabileceginiz en basarili 5 yerin adresi olacak.
Ilk ve besinci sirada Whole Foods var.  secimler tabiki dogal ve organik. Tabiki bu beni dolasip otlanirken biraz sinirli kiliyor zira secenekler kisitli.
Biraz NY'taki sik lokantalri animsatiyor. Hani bir tabaga 2 yaprak maydanoz ve egzotik bir sos serpipte $24.95 fiyat bicen yerlerden.
Herkes "ooooooooh aman enfes" diye haykirirken sizin icinizden "ne lan bu?"Dediginiz yerlerden. Hakikaten etrafi kazimam gerekiyor bedava numune icin. Kisacasi pek doymuyorum bu yerde.


Balducci dorduncu sirada. Ve gecmis senelerde siralamada dusus gosteriyor. Eskiden Hay Day isimli market iken (ki bu dukkanda 6 dakika dayanabildi) her yer bedava gurmet numunelerle dop dolu idi.
Meyva dilimleri, peynir cesitleri, sicacik ocaktan cikmis ana yemekler, ve bir suru pasta, corek. Ama malesef son zamanlarda onlarda artik Whole Foods gibi cimrilesmisler... Buyutecle aramak lazim bir kac kirintiyi.

Fresh Market 3cu sirada yer aliyor..
Zira yarim sandevicler bile yedim orada... Rozbifli, domuz etli harika seylerdi bu bedava ornekler...
Tamam bazen sidik analiz kabi gibi seyler icinden yemek yemek acayip olabilir ama fiyat cok makul. "$0"

Fresh Market birde bedava biskuvi ve peynir cesitlerinin disinda bayram arifesinde cumartesileri koca dukkani resmen 5 yildizli bir otelin bufesine donduruyor diyebilirim.
Et kesenler, buharli masalar, ve cok cana yakin calisanlar sizi yemege zorluyorlar adeta.
Ha size bir Fresh Market ip ucu daha: Kasalarin yaninda bir suru daha bedava esantiyon var. Cekinmeyin acin. Onlarda bizim icin.


2ci sirada Garelick & Herbs var. Onlarin espesyaliteleri cipsler ve  soslari, brownieler ve biskuviler – hem de tonlurca. bu sik yemek dukkani, benden y.uksek puan aliyor. Zira her sey birbirine yakin. Salak gibi dolasip aramak zorunda degilsin avini. Hersey elinin altinda.

Ok 1ci sirada SAMPIYON. Stew Leonard’s. Supriz olmasa gerek.
Zaten dukkanin tabelalri Dunyanin en buyuk sutlu gida Malzemelri dukkani diyor.  Ama aslinda diger bir adi da dunyanin en buyuk bedava numune veren dukkani olablirdi. Kapidan girer girmez ( biskuvi cesitleri, pastalar, donen loridorlarin ustu pirincli chipsler, nar sulari, peynirler ve daha neler neler
Burasi gercekten bir numune Cenneti. Kasanin yaninda sekerlemeler bile bedava...
Ama bu cok normal bir hafta arasi hali... Asil Stew'ya Cumartesi ve Pazar ugramaniz lazim. Iste o zaman ikramlar cigrindan cikiyor...
Ne kadar yemek markasi ve ureticisi varsa burada boy gosterip, mal satma yarisinda girince... Adeta burasi bir Arap ulkesi pazarina donuyor...
Hersey yetmemis gibi tum bunlarin icine hafta sonlari karides numunesi bile katiliyor zaman zaman.
Bu gunlerde tam bir butun ogun yemeniz mumkun.

Zira itirtaf ediyorum. 

Ben cok kez yaptim bu isi!"



26 Şubat 2012 Pazar

Denizkizi {Deniz'in} keyfi

















Ne diyebilirim ki...
Deniz Dogruyol'u bir arkadasim vasitasi ile tanidim...
"Harika bir kiz, harika bir sanatci, tam senin havanda..." demislerdi bana...
Bir gun baktim Bebekte atolyesi ve evindeyim...
Diger gun... gel su bizim {a-la-Mo} TV projesinin cekimine gel dedim....
Sonra bir baktik ki... bir ruh ortakligi yasaniyor bilincsizce...
Iste Ispati...
Benim kelimelere dokemiyecegim Balik Keyfini...
Cesme askimi...
Ve olesiye sevdigim denizi... gelin Deniz'den okuyun...
Bence MUKEMMEL!




"İzmirli olmamdanmıdır
Adım Deniz diye mi ?
yoksa Babam Denizci olduğu içinmi
Deniz Gören yerde büyümüşlüğün verdiği,
Çocukluğumdan beri Çeşme aşığı olmam da eklenince 
Ben Denizden ne çıksa yerim diyenlerdenim...
hatta abartıp sadece deniz ürünleri ile beslenebilirim.
aslında yemekle arası olanlardan değilim
Tatlıya olan tutkum dışında :( 
ege sofrası hayali 
sofradaki uzun sohpetler
keyifli keyifli esen rüzgarla birlikte 
dışınız kadar içinizi de ürperten ...
hayattan kareler benim için yemek yemek aslında
yani ben harika ege sofralarının sohpetle birleşmiş keyfine yemek diyorum.
sohpetsiz yemek olmasın, yemeksiz sohpet olmasın gibi birşey ...
o sofraya oturdunmu uzun uzuzn oturacaksın
yazsa eğer hatta güneş batmadan hafiften başlayıp 
geceyarılarına kadar sürsünn kahkahalarla...
bütün anılar dökülsün masaya 
rüzgar hafif hafif eserken bir şal isteyelim garsondan...

bu arada birazda mekandan bahsedelim
 tam ege usulu balıkçı
ayaklar kumda , inceden bir ışık tepeden
köy kahve sandalyeleri, masa örtüüsü yerine kağıtlar var ama çok şık:) bu arada masa kağıdına değinicem sonra:)
dalgaların sesi Taju okanın sesi ile karışmış.
öyle masaya garson gelip herkezin tabağına dağıtmıyor mezeleri,
ortaya koyuyor,zengin dursun bırakın sofra:)
herkez ortadan alsın istediği kadar.
bu kadar ciddi olmaya gerek yok balık restoranında.
balık kültürü bence rahatlıktan geçer,
denizden geçen herşey rahatlık hissi verir çünkü insana
dolayısı ile ben İstanbul'daki çoğu balıkçıyı bu yüzden anlayamam
sevdiğim birkaç balıkçı dışında 
hepsini gereksiz ciddi bulurum laf aramızda:)

Derken yemekler gelsin yavaş yavaş
harika otların konuştuğu aparetifler
bol yoğurtlu mezeler, patlıcan,kabak,havuç ezmesi
yemyeşil taptaze sebzelerden yapılmış bol rokalı salatalar
yanında denizin binbir harika mahsülleri başlangıç ara sıcak ne varsa
ızgara kalamar, mümkünse bacaklarından olsun
ızgara karides
bir de dipdiri etli, ızgarada pişmiş orta boy bir böceği (ıstakoz) ellerimle en ince ayrıntısına kadar kırarrak yersem
eh saatı 10:30 yaptık...
hani güneş batmadan başlamıştık ya yemeğe.
şimdi artık hafif  bir ızgara levrek veya çıpra veya zamanı ise tırança yiyelim üzerine
yanında yudum yudum keyifle içine rakı ile beraber...
hayat sevdiklerinle keyifle yenilen edilen sohpetlerden ibaret asında
daha ne isterki insan şu resmin dışında...
masaya konulan kağıtlara değineceğimi söylemiştim;
saat ilerledikçe en büyük keyfim;
tabi ki sanatımı konuşturma zamanı,
masa daki kağıt adına olan herşeyle masa kagıdı da dahil, peçete de olabilir., 
çiçek yapıp önce kendi kulağımın kenarına takılır 
sonra arkadaşlarımın siparişlerine geçilir.
kağıttan kuş ,böcek , çiçek
artık o an siparişleri ne ise talebe göre değişiyor.
Siparişler o masa üzerindeki kağıt adına her mazleme kullanılarak yapılır kendilerine anında teslim edilir.
Deniz My Paper Art her zaman her yerde her şartta ve her saatte kağıttan hayalinizi  yaratmaya hazır:)
evet artık siparişleride teslim ettikten sonra kahve ve ayva tatlısına geçebiliriz.
saati 1 yaptıktan sonra keyif Doruk noktasına ulaşmıştır artık.
şarkılar hafiften mırıldanmaya başlanır, kalakası gelmez insanın
hertürlü doygunluk yaşanır o an yüreklerde, gözlerde harika bir parıltı...
ve hayatın harika bir sahnesidir  işte tam o an
sadece karınlar değil ruhlar da doymuştur çünkü.
o yüzden hep derim sohpetsiz yemek yemeyelim:)
muhabbetidir yemeğin tuzu biberi...
Denizden  bir tavsiye çeşmeye yolunuz düşerse ıldır ada balık, çiftlik köy  langusta mutlaka gidiniz.


şuan uçağa atlayıp çeşmeye gidebilirm.
bu yazıyı yazarken ben yaşadım bu gece"

21 Şubat 2012 Salı

Stilize Somon Kofteleri





Sevgili arkadasim Eric ve ben yuzeyde cok farkli gibi gorunsekte, aslinda derine inildiginde epey benzer yanlarimizin oldugu soylenebilir…
Unlulerin moda stilisti, medya ve magazinleri basarisiyla susleyen, bu arkadasimla paylastigim tutkulardan bazilari: babalik askimiz, moda, gunes, dedikodu, Starbucks, kol saatleri, yemek, pisirmek ve de tabi ki yemektir.
Yedi yil kadar once bu Somon koftelerini ilk defa tattigimdan beri tadi damagimda kalmisti…
Eric bana her zaman “Deli Turk” adiyla hitap etmistir… Zira kendisi Turk asilli Yahudi bir anneanne ve anne tarafindan yetistirildiginden… soyunda Turk olmasi ile cok ovunur…
Gelin onun kaleminden bu Altin Kizlari ve yemek hatiralarini hep birlikte okuyalim…
{Hayalinizde  Rego Park, Queens, New York, 1970’i canlandirin…
Bizler o zamanin luks adlandirildigi 2 yatak odali, 6 katli bir binanin, 2ci katindaki dairemizde yasiyorduk.
Luks diyorum zira kapida kapicimiz/bekcimiz vardi…
Mutfagimiz cocuklugumda moda ve yemek dunyasinin birlestigi bir odak noktasi idi gozlemlerimde. Zira cocukluk yillarimi o mutfakta annem ve anneannemle gecirdim.

Onlar gecmisin Castoria’yasindan , Turktuler… ve Turk musevilerinin konustuklari Ladino, denilen bir Ispanyolca, Turkce ve Rumca karisimi bir lisan konusuyorlardi.
Kulagima yabanci gelen bu deli lisanda butun gun komsu ev kadinlarini cekistirip, ozellikle ne kadar kotu anne olduklarini ve ne kadar rukus giyindiklerinden yakinirlardi…
Herhangi bir gunde o mutfak sigara dumanlari ile kapli ve tava kokusunun da karistigi bir ocak onunde hayatin gectigi bir ana merkezdi.
O minicik mutfagin ozellikle dini bayramlarda nasil bir Sefarad Ordusunu doyurabilirdigine sasardiniz…
Yapilan yemeklerin listesi sonsuzken, cogunun isminin nasil telafuz edildigini bile cozemezdim kucukken…
Biber dolmalari, salatalar, limonlu corbalar, lahana dolmalari, pilav cesitleri, bamya, Rum yemekleri,
kuzu, patlican ve herzaman bir tencrere domatesli kabak bastisi kaynardi.
Tek bildigim hepsi birbirinden daha lezzizdi…
Annem o zamanlarin guzeller guzeli, sacini haftada iki kez, Bonwit Tellers denilen sik magzanin berberinde taratirdi.

Cumartesi sabahlari elimizde aktrist Marilyn McCoo’nun resmi ile berbere gider…
Sacini aynen onun gibi karavel kivirtirirdik…
Berber buyuk bir ustalikla sacina birde beyaz Pucci esarbindan bir bant yapardi…. Iste o zaman annecigim beyaz Pucci mink kurku ile Cumartesi gecesi cikmaya hazir ve nazir olurdu…
Her Cumartesi bu esarbin rengi o gecenin kiyafetine uygun secilirdi…
Kadin her zaman kusursuz giyinir, saci ve basi hep 100%.
Annemi topuksuz veya makyajsiz gordugumu hatirlamiyorum aslinda… Annesi de aynen oyle idi…
Onun saci ise herzaman kocaman bir yumurta sarisi gibi kalip gibi basinda sanki 1 metre bir yukseklik teskil ederdi.
Annem homoseksuel oldugumu sanirim icten ice herzaman bildiginden beni yanindan ayirmaz ve pisirdigi her yemegi bana tek tek ogretirdi.
Sanirim babamin bana futbol ogretmeye yeltenip, o sirada bir yerimi kiracagimdan ya da olecegimden korkuyordu…
Beni o garip Ispanyolca ile "Flaka" (ciliz kiz) diye cagirir ve bana tapardi.
Bu tarif Somon Koftesi, herzaman masamizda olan, ve cocuklugumdan beri yapmayi bildigim bir yemektir.
Her bayramda ve seyranda yapilan bu yemek evimizi les gibi kokuturdu.
Umarim bu yemegi yaparken annemi, sigaralarini, kufurlerini, ve giydigi cok sik Halston kiyafetini dusunursunuz…Annem bir pirlanta idi.}

Arlene Confino Stern

{Laf aramizda Eric’te oyledir}

Eric Stern’un Somon Kofteleri

(Kac tane cikacagini bilmiyorum… harci bitene kadar yapin iste???)

4 Sockeye Somon Büyük Konserve
2 Büyük İspanyol Soğan
Progresso İtalyan Ekmek Tozu (goz karari)
2 Tbs. kereviz tohumu
Kosher Tuz
karabiber
4 büyük yumurta
kanola Yağı

{Somon konserveleri açın ve dikkatli bir şekilde tek elinizle parcalayin ve kilciklarini mümkün olduğu kadar temizleyin.
Bence herhangi bir cins somon olabilir. Bir kaba koyun.
Soganlari zar gibi dograyin ve ekleyin. Sonra yumurtalari ekleyip kofte kiymasi gibi az boraz yogurun. Tuzunu zevkinize gore ekleyin… Ve yavas yavas ekmek tozu yada galeta unu ekleyin. Kereviz tohumunu ekleyin ve karabiber ile çok cömert olun.

Kanola yağında her iki tarafini guzelce kızartın. Tavsiyem buyuk derin bir tavayi cok yagla doldurmaniz… Kizartma bitincede kagit havlu ile kapli bir tabakta dinlendirin ki kagit biraz yagini ceksin… Tabi o arada sicakken biraz tuz daha eklemek gerekebilr…

Gorevlerini bilen bir Sefarad Yahudisi olarak hamursuz bayramlarinda bunu hamursuz unu ilede yaptigim olmustur…
Dedigim gibi bunlar benim icin aile yadigaridir… ama uyariyorum eviniz gunlerce kokabilir… Isterseniz disarida mangalda yapin…. Ya da camlarinizi sonuna kadar acin…

Afiyet olsun…}

Eline saglik Eric! {Deli Amerikali Turk seni}